
Neşet Ertaş, Türk halk müziğinin unutulmaz ustalarından biridir. “Bozkırın Tezenesi” olarak anılan Neşet Ertaş, Anadolu’nun saf duygularını, halkın sevinç ve acılarını en içten şekilde türkülerine yansıtmıştır. Halk müziği denildiğinde ilk akla gelen isimlerden olan Neşet Ertaş’ın hayatı, hem müzikal başarılarıyla hem de mütevazı duruşuyla pek çok insana ilham kaynağı olmuştur.
Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesine bağlı Kırtıllar köyünde dünyaya geldi. Babası, ünlü halk ozanı Muharrem Ertaş, annesi ise Kırtıllı Döne Hanım’dı. Henüz küçük yaşlarda sazla tanışan Neşet Ertaş, babasının yanında türkü söylemeyi ve bağlama çalmayı öğrendi. Babasıyla birlikte düğünlerde, köy şenliklerinde çalarak halkın içinde yetişti.
O dönemde halk müziği ustalarından biri olan Neşet Ertaş, genç yaşta bile sesinin duygusal gücüyle dikkat çekti. Halk, onun türkülerinde kendi hikayesini buldu. Bu da onun ilerleyen yıllarda halkın gönlünde taht kurmasını sağladı.
Genç yaşta ailesiyle birlikte Ankara’ya göç eden Neşet Ertaş, burada sanat hayatına profesyonel olarak adım attı. 1950’li yıllarda radyo programlarına katılarak geniş kitlelere ulaştı. Özellikle TRT Ankara Radyosu’nda söylediği türkülerle büyük beğeni topladı.
Bu dönemde “Garip” mahlasıyla yazdığı şiirler ve besteler, Anadolu insanının duygularını yansıttı. “Ah Yalan Dünya”, “Zahidem”, “Neredesin Sen”, “Gönül Dağı”, “Yanıyorum”, “Yazımı Kışa Çevirdin” gibi eserler, onun derin duygularını ve halkın iç sesini yansıtan unutulmaz türkülerdir.
Neşet Ertaş’ın hayatı kolay olmadı. Sağlık sorunları ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle bir dönem müziğe ara verdi. 1970’li yıllarda Almanya’ya giderek orada uzun süre yaşadı. Ancak memleketinden hiç kopmadı. Almanya’da gurbetçi vatandaşlara konserler verdi, halk müziğini yaşatmaya devam etti.
Neşet Ertaş, hiçbir zaman şöhretin peşinde olmadı. “Ben halkın sanatçısıyım” diyerek kendisini halktan biri olarak görmeye devam etti. Bu alçakgönüllülüğü, onu milyonların gönlünde ayrı bir yere taşıdı.
1990’lı yıllarda Türkiye’ye dönen Neşet Ertaş, yeniden konserler vermeye başladı. 2000’li yıllarda ise hem genç kuşaklar hem de müzik otoriteleri tarafından yeniden keşfedildi. 2011 yılında UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ilan edildi. Bu unvan, onun Türk halk müziğine yaptığı katkıların uluslararası düzeyde takdir edildiğini gösterdi.
Neşet Ertaş, halk müziğine kattığı derinlik ve samimiyetle, âdeta bir kültür elçisi olarak anılmaktadır. Onun eserleri sadece bir müzik değil, bir yaşam felsefesidir.
Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’de hayatını kaybetti. Ancak türküleriyle, sözleriyle ve insanlara bıraktığı değerlerle yaşamaya devam ediyor. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını müziğine yansıtan bu büyük ozan, Anadolu’nun yüreğidir.
Bugün hâlâ Neşet Ertaş’ın hayatı ve müziği, hem akademik çalışmalara hem de sanatçıların ilhamına konu olmaktadır. Onun “Kalpten gelen ses” olarak tanımlanan bağlaması, Anadolu’nun en saf duygularını taşımaktadır.
Neşet Ertaş, Türk halk müziğinin ölümsüz bir simgesidir. Onun yaşam öyküsü, sadece bir sanatçının hikayesi değil, aynı zamanda bir halkın kültürel belleğidir. “Bozkırın Tezenesi” olarak anılan Neşet Ertaş, hem mütevazılığı hem de sanatıyla Türk halkının gönlünde ebediyen yaşayacaktır.
KAYNAK: Wikipedi